Mersin’in Çamlıyayla ilçesinde bulunan ve Toros Dağları’nın sarp yamaçları üzerine inşa edilmiş olan Namrun Kalesi, ilçenin en önemli tarihi yapılarından biri. Hititler ve Asurlular zamanında “Illibru” olarak adlandırıldığını biliyoruz. Ermenicede ise “Lampron” ismini taşıyor. Orta Çağ boyunca Haçlılar, Selçuklular, Kilikya Ermeni Krallığı, Memlükler, Karamanoğulları ve Osmanlılar gibi birçok uygarlığın hakimiyeti altına girmiş olan tarihi yapı, özellikle Kilikya Ermeni Krallığı döneminde önemli bir savunma üssü olarak kullanılmış. Güney tarafta Tarsus ve Gülek Boğazı’na hâkim stratejik konumuyla hem askerî hem de ticari açıdan büyük bir önem arz ediyormuş.
Namrun Kalesi’nin önemi, Bizans İmparatorluğu döneminde Ermeni soylularının bölgeye yerleşmesiyle daha da artmış. Kalenin hakimiyeti, Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos tarafından Ermeni asıllı Oşin’e (Oshin) verilmiş. İlerleyen süreçte de hem kale hem de çevresi, Het’umid Hanedanlığı’nın güçlü bir üssü haline gelmiş. Haçlı Seferleri sırasında da aktif olarak kullanılan yapı, zaman zaman Haçlılar ve bölgedeki küçük Ermeni beylikleri arasında el değiştirmiş.
Günümüzde de mimari açıdan çok etkileyici bir görünüme sahip olan Namrun Kalesi, güney ve batı surlarıyla dönemin karakteristik kesme taş işçiliğini yansıtıyor. Kuzey ve doğu cepheleri sarp kayalıklarla çevrelendiği için, burada ekstra bir yapılandırmaya ihtiyaç duyulmamış. Alt ve üst avlu olarak ikiye bölünmüş olan kalede, girişler avluya çıkan dar ve dönüşlü bir geçitle korunuyor. Üst avluda kale duvarlarının içine yerleştirilmiş altı tonozlu oda mevcut. Mazgallı delikler ve top yuvaları ile donatılmış olan bu bölümler, kalenin savunma gücünü açısından büyük önem taşıyor. Alt avlu ise Orta Çağ dönemine tarihlenen küçük bir hamama ev sahipliği yapıyor.