Aynalıkavak Sahil Sarayı, diğer ismiyle Tersane Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’da inşa ettiği dördüncü büyük saray olma özelliğine sahip. Ancak Tersane Sarayı’ndan günümüze dek ulaşabilmiş olan tek yapı, Aynalıkavak Kasrı olmuş. Bu görkemli ve tarihi yapı, Okmeydanı’nın yamaçlarından Haliç’e kadar uzanan bir alana kurulu. Yapılan araştırmalar, bize bu bölgenin Bizans hükümdarlığı sırasında imparatorlar tarafından gezinti ve dinlenme amacıyla kullanıldığını gösteriyor. Söz konusu bölge, İstanbul’un fethinin ardından Osmanlı sultanları tarafından da ilgi görmüş. Böylece burada yer alan büyük koruluğa, civara kurulan Osmanlı tersanesi sebebiyle “Tersane Hasbahçesi” ismi verilmiş.
Tersane Hasbahçesi’nde inşa edilen ilk yapı, Kaptan-ı Derya Halil Paşa’nın I. Ahmed’in adına 1613 yılında yaptırdığı kasır olmuş. İlerleyen süreçte bu bölgeye yeni yapılar ve köşkler de ilave edilince, zaman içinde ortaya Tersane Sarayı çıkmış. Aynalıkavak Kasrı, III. Ahmed’in şehzadeleri için yapılan sünnet düğününe de ev sahipliği yapmış. Ne var ki, bölgedeki tersane zaman içinde iyice gelişip büyüyünce sarayı oluşturan diğer yapılar da zaman içinde yok olmaya başlamış. 1803 yılında tüm yapılar yıkılmış, geriye de yalnızca Aynalıkavak Kasrı kalmış.
Aynalıkavak Kasrı günümüzdeki formuna III. Selim’in hükümdarlığı sırasında kavuşmuş olsa da Sultan Abdülmecid döneminde kapsamlı bir onarım çalışmasından geçirilmiş. Kasrın yönetimi 1975 yılında Millî Saraylar’a devredilince 1984 yılında bu yapı müze-saray konseptiyle ziyaretçilerine kapılarını açmış. 18. yüzyıl Osmanlı saray mimarisinin geleneksel özelliklerini taşıyan Aynalıkavak Kasrı, günümüzde de ziyaretçiler tarafından yoğun ilgi görüyor. Müze haftanın pazartesi haricindeki tüm günlerinde 09:00 ile 18:00 saatleri arasında gezilebiliyor.