Ülkemiz doğal güzellikler ve tarihi miras açısından öyle zengin bir coğrafyaya sahip ki, bazı cevherleri tamamen tesadüfen keşfetme şansı buluyoruz. Mersin’in saklı cevherlerinden biri olan Taşkuyu Mağarası’nın keşfi de 2006 yılında, burada yol çalışması yapan belediye işçilerinin mağarayı tesadüfen fark etmesiyle gerçekleşmiş. Tarsus ilçe merkezinden yaklaşık 10 kilometre mesafede bulunan mağara, günümüzde yalnızca Mersin’in değil, Türkiye'nin gizli hazinelerinden biri olarak kabul ediliyor.
Uzunluğu 470 metreye ulaşan Taşkuyu Mağarası, Permo-Karbonifer yaşlı mermerler ile Miyosen yaşlı kireçtaşlarının buluştuğu noktada şekillenmiş. Deniz seviyesinden 214 metre yükseklikte ve içerideki sıcaklık 19.5-24 santigrat derece arasında değişiklik gösteriyor. Mağaranın içindeki birbirini takip eden galerilerde gerçek bir görsel şölen hakim. Burada sarkıt, dikit ve sütunların yanı sıra, Türkiye mağaralarında oldukça nadir görülen oluşumlar ve mağara incileri de mevcut. Galerilerin her biri, mağaraya yaklaşık 500 metre mesafedeki Eshab-ı Kehf Mağarası’ndan ilham alarak Yedi Uyurlar’ın isimleriyle adlandırılmış: Yemliha, Mekselina, Mesina, Mernuş, Debernuş, Sezanuş ve Kafetatayyuş. Bazı noktalarda 10 metreye kadar ulaşan yükseklikteki bu galerileri gezerken fonda kulağınıza çalınacak müzikler, ortamı daha da mistik bir atmosfere kavuşturuyor.
Çukurova Kalkınma Ajansı'nın desteğiyle 2012'de başlayan restorasyon çalışmaları sonunda 2014'te turizme kazandırılan Taşkuyu Mağarası, özel aydınlatma sistemleri, yürüyüş yolları ve seyir platformlarıyla donatılmış durumda. Bu sayede ziyaretçiler içeride güvenle dolaşabiliyor. 2025 yılında, mağaranın UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınmak için hâlen değerlendirildiğini de ekleyelim. "St. Paul Kilisesi, Kuyusu ve Tarihi Çevresi" başvurusunun parçası olan bu doğa harikası, her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlıyor. Üstelik, mağaraya girişler de tamamen ücretsiz.