Beykoz’un en sakin ve huzurlu semtlerinden biri olan Riva'da, tarihin izlerini keşfe çıkmak ister misiniz? Semtin ev sahipliği yaptığı en görkemli tarihi yapı olan Riva Kalesi, Karadeniz’le buluşan Riva Deresi'nin ağzındaki tepede ve İstanbul'un kuzeyinde yükseliyor. Hem etrafını çevreleyen doğal güzellikleri hem de ihtişamlı surlarıyla keyifli bir keşif durağı olabilecek nitelikte.
Riva Kalesi’nin tam olarak ne zaman inşa edildiğini bilmiyoruz, ancak mimari özellikleri ve inşa malzemeleri bize Bizans dönemini işaret ediyor. Kalenin ismi Osmanlı belgelerinde ilk olarak 18. yüzyılda ve Revancık Kalesi ismiyle geçmiş. Bu dönemde, Karadeniz'den gelebilecek tehlikelere karşı İstanbul'u koruyan savunma hattının önemli bir halkası olduğunu biliyoruz. Riva Deresi geçmişte bugüne kıyasla daha derin olduğu için, buradan kentin merkezine ulaşabilecek saldırıların önlenmesi çok daha büyük önem taşıyormuş. 1399 yılında Fransız Mareşal Boucicaut'nun liderliğindeki birliklerin kale duvarlarına tırmanarak işgal ettiği kale, 1768-1774 Rus-Osmanlı Savaşı sırasında daha da önem kazanmış. III. Mustafa döneminde kalenin savunması için Karadeniz çevresinden seçilen bin asker görevlendirilmiş. Çoğunluğu Laz ve Çepni kökenli olan bu askerlere, kalenin uzak konumu nedeniyle evlenme ve ev kurma gibi özel haklar bile tanınmış.
Riva Kalesi’nden günümüze ulaşabilen kalıntılar, aslında 18. yüzyılda yeniden inşa edilmiş bir yapı ait. Bölgedeki volkanik kayaçlardan elde edilen taşlarla örülmüş duvarlar, yer yer tuğla detaylarıyla süslenmiş. İki burcundan biri yıkık durumda olan kalenin, batı yönünden girilen kapısından içerideki küçük avluya, oradan da büyük avluya geçiliyor. En son 1918 yılında İngilizler tarafından işgal edildiğinde ağır hasarlar alan tarihi yapı, yıllar boyunca bakımsız halde kalmış. Ancak 2016 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edildi ve artık güvenle gezilebiliyor.