Kayseri’nin en görkemli tarihi yapılarından biri olan Kayseri Kalesi, kent merkezinde bulunuyor. Tarih boyunca birçok farklı uygarlığa ev sahipliği yapmış olan bu ihtişamlı yapı, ilk olarak Roma İmparatoru III. Gordian döneminde inşa edilmiş. Ancak kaynaklara göre, 6. yüzyılda Bizans İmparatoru Justinianus tarafından da daraltılarak yeniden düzenlenmiş. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad döneminde de kapsamlı bir onarımdan geçen yapı, bu süreçte temel özellikleri bakımından bugünkü görünümüne ulaşmış. Fakat Orta Çağ boyunca farklı beylikler ve ardından da Osmanlı Devleti tarafından defalarca restore edilmiş. İşlevsel tasarımı ve heybeti ile yalnızca bir savunma yapısı değil, aynı zamanda ticaret ve yerleşim alanı olarak da kullanıldığını biliyoruz.
Kayseri Kalesi’nin, İç Kale ve Dış Kale olmak üzere iki ana bölümü var. Dış Kale, surları ve burçlarıyla geniş bir alanı kapsadığı için ana savunma hattını oluşturuyor. İç Kale ise daha küçük bir alanda yoğun bir savunma düzeni kullanılarak tasarlanmış. Günümüzde Dış Kale’nin büyük bir kısmı tahrip olmuş olsa da, Yoğun Burç gibi bazı yapılar günümüze kadar ulaşmayı başarmış. Dikdörtgen planla inşa edilen İç Kale, şanslıyız ki, günümüzde de oldukça sağlam durumda. İç Kale’yi çevreleyen 18 burç Selçuklular döneminde yükseltilmiş ve altlarından devriye yolları geçiyor.
Kayseri Kalesi’nin askeri işlevinin yanı sıra, kentin sosyal ve ticari hayatında da önemli bir rol oynadığından söz etmiştik. Osmanlı döneminde İç Kale’nin içinde mahalleler kurulmuş ve Kale Camii gibi dini yapılar inşa edilmiş. Fatih Sultan Mehmet döneminde inşa edilen Kale Camii, sade ve zarif mimarisiyle bugün de dikkatleri üzerine topluyor. Kalenin çevresindeki hendekler de zamanla doldurularak yeşil alanlara dönüştürüldüğü için, burada etkileyici bir manzara hakim. Kayseri Kalesi, günümüzde bir açık hava müzesi niteliğinde ziyaretçilerini ağırlamayı sürdürüyor.