Yaklaşık yedi bin kişilik bir nüfusa sahip olan Heybeliada, tarihi ismiyle Halki, İstanbul’un Adalar ilçesine bağlı Prens Adaları’nın içindeki ikinci en büyük ada. Ada takımının en yeşil üyesi de olan Heybeliada; çamlarla bezenmiş tepeleri, tarihi ahşap evleri, trafiğe kapalı sokakları ve kendine has atmosferiyle mutlaka görülmesi gereken duraklar arasında. Aristotales’e göre antik çağlarda Heybeliada’da, o zamanki ismiyle Halki’de bakır bulunuyormuş. Keza Halki ismi de Yunancada bar anlamına geliyor. Heybeliada ismi ise adanın günümüzdeki şeklinin bir heybe formunu andırmasından ötürü seçilmiş. Heybeliada’da Büyükada’ya kıyasla daha çok tepe var. Ancak bunların hiçbirinin yüksekliği Büyükada’nın en yüksek noktası olan Yüce Tepe’ye ulaşamıyor. Büyükada’daki Ümit Tepesi 85 metre, Baltacıoğlu Tepesi 98 metre, Köy Tepesi 128 metre, Değirmen Tepesi ise 136 metre yüksekliğe sahip.
Heybeliada, 16. yüzyılda veba salgınından kaçmak isteyen ve normalde İstanbul’da yaşayan Hristiyanların sığındığı bir yer olmuş. 20. yüzyılda baş gösteren deprem ve yangın gibi afetler, adayı çok ciddi ölçüde etkilemiş. 1924 yılında Yeşil Burnu üzerinde açılan Heybeliada Sanatoryumu, adanın gelişmesine de önemli katkı sağlamış. Hatta İsmet İnönü de bir süre bu sanatoryumda kaldıktan sonra Heybeliada’yla olan bağını bir daha koparmamış. Söz konusu bağ, Heybeliada’nın nüfusunun ilerleyen süreçte artmasında da önemli bir pay sahibi. Ayrıca, Heybeliada’da bulunan ve Rum Ortodoks rahiplerin eğitim gördüğü okul da adanın en ünlü duraklarından biri. Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Ahmet Rasim gibi iki önemli yazarımızın da hayatlarının bir bölümünde Heybeliada’da yaşadığı biliniyor. Her iki yazarın da bu süreçte konakladıkları evler hâlen ziyarete açık şekilde korunuyor.