Büyükada’nın ünlü tarihi ibadethanelerinden biri olan Hamidiye Camii, II. Abdülhamid’in emriyle 1895 yılında inşa edilmiş. Maden Mahallesi’nde yer alan cami, zarif ve estetik mimarisiyle dikkat çekiyor. Batı etkilerinin izlerini görebildiğimiz eklektik mimarisiyle, inşa edildiği dönemin İstanbul’unda sık rastlanan örneklerden biri olduğunu söyleyebiliriz. İki katlı şekilde inşa edilen caminin yapımında kesme küfeki taş kullanılmış. Tek şerefeli kesme taş minaresi de ibadethanenin en dikkat çekici detaylarından biri olarak ön plana çıkıyor. Çünkü klasik Osmanlı cami mimarisinden farklı olarak, yuvarlak gövdeli ve kısa şekilde tasarlanmış.
Son cemaat yerine üst kata çıkan çift merdivenlerle ulaşılan Hamidiye Camii, merkezinde hilal motifleri bulunan sekiz köşeli bir yıldızla bezeli ahşap tavana sahip. Kadınlar mahfili kagir tonozla, haram de 12 dilimli ahşap bir kubbeyle örtülmüş. Kubbenin iç yüzeyi kalem işi nakışlarla bezenmiş. Kubbe göbeğinde de siyah zemin üzerine altın yaldızla İhlas Suresi yazılmış durumda.
Pirinç alemli ve ahşap oymalı minberi, çini kemerli mihrabı ve bitki motifleriyle süslenen pencereleriyle estetik zenginliğini gözler önüne seren Hamidiye Camii, Büyükada’da Müslüman nüfusun gitgide artması neticesinde ibadethane ihtiyacını karşılamak için inşa edilmiş. Hatta ilk etapta caminin alt katı, Türk çocuklarının eğitim göreceği bir okul olarak tasarlanmış. Ancak ilerleyen süreçte bu bölüm de mescide çevrilmiş. 1894 yılında İstanbul’da yaşanan büyük depremde ağır hasarlar alsa da hızla onarılan ibadethanenin, 20. yüzyıl süresince de çok sayıda restorasyondan geçirildiğini biliyoruz. Söz konusu çalışmalarda cami avlusu ve iç mekanları genişletilmiş ve bazı bölümler modernize edilmiş. Günümüzde hâlen ibadete ve ziyarete açık olan Hamidiye Camii, adanın kültürel ve sosyal yaşamına da katkıda bulunan yapılar arasında. Eğer yolunuz Büyükada’ya düşerse bir asırı aşkın süredir ayakta duran bu tarihi camiyi ziyaret edebilirsiniz.