Çeşme, Bodrum, Fethiye ve Köyceğiz gibi ülkemizin öne çıkan tatil merkezleri birçok farklı doğal güzelliğe ev sahipliği yapsa da; bunların birçok koyunun ve plajının özel işletmeler tarafından parsellendiğini ne yazık ki hep birlikte görüyoruz. Artık bu tip yerleşim yerlerinde ücretsiz, temiz ve keyifli bir plaj bulmak neredeyse imkansız hale geldi. Fakat Muğla’nın Datça ilçesi, umarız ki nazar değmez, hâlen biraz daha farklı bir atmosfere sahip. Datça sınırları içinde elliyi aşkın koy ve plaj mevcut. Bunların birçoğu hâlen imara kapalı, özel işletmelerin eline düşmemiş durumda ve bakir. Bu sayede doğayla baş başa kalmak, cam berraklığında bir denize huzur ve sükunet içinde girebilmek isteyenler Datça’da daha kendilerine hitap eden adresler bulabiliyor. Datça’nın büyüleyici koylarını sayfalarca anlatabiliriz ama bunların içinde özellikle bir tanesi son yıllarda gitgide daha da çok ilgi görmeye başladı. Evet, Palamutbükü’nden söz ediyoruz.
Datça’nın merkezinden Knidos Antik Kenti’ne, yani yarımadanın bir ucundan diğerine doğru giderken karşınıza çıkacak olan Palamutbükü; tam bir sahil kasabası atmosferine sahip. Burada gümbür gümbür müzik çalan mekanlarla, lüks otel kompleksleriyle ya da popüler beach club’larla karşılaşmıyorsunuz. Umuyoruz ki bu yazıyı okuduğunuz zaman diliminde de durum değişmemiştir. Palamutbükü yıllardır sessiz, sakin ve huzurlu atmosferini korumayı başarıyor. Upuzun sahil şeridinde birçok farklı konaklama ve yeme içme işletmesi mevcut ama bunlar da samimi, salaş ve keyifli mekanlar. Datça’nın meşhur badem ve çam ağaçlarıyla çevrili olan koy, Reşadiye Mahallesi sınırlarına yakın kalıyor. Merkezle olan mesafesi de 30 kilometre civarında.
Palamutbükü’nü yalnızca gezmek değil, burada konaklamak isterseniz, birçoğu aile işletmesi olan sevimli oteller ve pansiyonlar arasından rahatlıkla seçim yapabilirsiniz. Hazır gelmişken Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi’ne ve Palamutbükü Plajı’na uğramayı da unutmayın.