Asırlardır varlığını koruyan tarihi camiler, kentlerimizin tarihi ve dini mirasının en önemli parçalarından birini oluşturuyor. Tarihi camilerin ibadethane olma misyonlarının yanı sıra, bir de turizme çok önem katkıları var. Söz konusu Çorum olduğunda da, turistik açıdan en çok ilgi gören tarihi camilerden birinin Muradi Rabi Ulu Camii olduğunu söylemek mümkün. Çorum’un Merkez ilçesinde yer alan bu kadim yapının, ilk olarak Selçuklu Sultanı III. Alaaddin Keykubat’ın hükümdarlığı sırasında, sultanın azat etmiş olduğu kölesi Hayrettin tarafından inşa ettirildiği düşünülüyor. Ancak bu bilgi hâlen %100 doğrulanabilmiş değil.
Muradi Rabi Ulu Camii tarih boyunca çok sayıda badire atlatmış ve gördüğü hasarlar sebebiyle defalarca onarmış. II. Bayezid’in hükümdar olduğu 1446 tarihinde gerçekleşen büyük depremde çok ciddi hasarlar aldığı için kullanılamaz hale gelmiş. Mimar Sinan’ın Teskiret-i Enbiye isimli eserinde verdiği bilgilerden, caminin harap olduktan sonra bizzat Mimar Sinan tarafından tamir ve inşa edildiğini öğreniyoruz. III. Murat döneminde Sultan Muradi Salih Cami olarak adlandırılmaya başlanan yapı, IV. Murat’ın Erivan Seferi’ne çıktığı dönemde yeniden kapsamlı bir onarım ve yenileme çalışmasından geçirilmiş. Bu çalışmalar çerçevesinde çevresine akarat ve medreseler de ilave edilmiş. Yine bu dönemde, kayıtlara ve sicillere hem Sultan Muradi Rabi Cami hem de Sultan Muradi Salis Cami ismiyle geçmiş.
1790 yılında gerçekleşen bir diğer depremde yeniden harap hale gelen Muradi Rabi Ulu Camii, Çapanoğlu Abdülfettah Bey’in girişimi sonucunda 1810 yılında yeniden inşa edilmiş. Günümüzdeki tek kubbeli ve ahşap hali, 1810 yılında ortaya çıkmış. Caminin minberi 1888 yılında Davutoğlu Ahmet’in talebi üzerinde Abdullah oğlu Davut ile Ebubekir oğlu Muhammed isimli sanatçılar tarafından abanoz ağacından yapılmış. Bu bilgiyi de caminin kitabesi sayesinde doğrulayabiliyoruz.