Sinop’un sembolü haline dönüşmüş tarihi yapıların başında gelen Sinop Kalesi, kentin Merkez ilçesinde ve yarımadanın üzerinde bulunuyor. Kalenin ilk olarak M.Ö. 8. yüzyılda Milet’ten Sinop’a göçüp burada koloni kuran kişiler tarafından inşa edildiği düşünülse de henüz bu bilgi tam olarak netlik kazanabilmiş değil. M.Ö. 7. yüzyılda kale surları Kimmer saldırıları neticesinde yıkılmış. Bunun üzerine Pontus hükümdarı 4. Mithridat kaleyi yeniden onartmış ve yapının sınırları da genişletilerek bugünkü haline ulaşmış. Hem Roma hem de Bizans dönemlerinde sık sık onarımdan geçirilen Sinop Kalesi, 1214 ile 1264 yıllarında Selçuklu egemenliği altına girmiş. Bu dönemde de kalenin savunmasının daha güçlü olması için, yapıya bir iç kale eklenmiş.
Surları yarımadanın en dar kısmını tümüyle çevreleyen Sinop Kalesi hâlen son derece görkemli bir görünüme sahip. Kuzey surları 1800 metre, doğu surları 500 metre, batı surları 273 metre, güney surları da 400 metre uzunluğa sahip. Surların yüksekliği bazı yerlerde 30 metreye kadar ulaşıyor. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde kalenin beş farklı giriş kapısı olduğu yazıyor. Ancak günümüze bunlardan yalnızca Lonca Kapısı ve Kumkapı ulaşabilmiş.
2013 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne de dahil edilen Sinop Kalesi’nin denizin hemen yanı başında ve birbirlerinin içine geçmiş iki bölümü bulunuyor. 2019 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından başlatılan Sinop Kalesi Acil Onarım Projesi de 2024 yılında hâlen devam ediyor. Ancak acil onarıma ihtiyaç duyan bölümlerin büyük oranda restore edildiği belirtilmiş. Sinop Kalesi, kentin tarihi ve turistik açıdan en önemli duraklarından biri olan Sinop Tarihi Cezaevi’ne de ev sahipliği yapıyor. Günümüzde müzeye dönüştürülmüş olan cezaevi Sinop Kalesi’nin iç kale kısmındaki eski tersane alanında yer alıyor.